DETAY
Son Oyun
...


Yıl 1978 annemden kasım aylarında doğmuşum, soğuk bir kıştı Erzurum’da herkes gibi anlatmaya başlamak isterdim. Yoksulduk bir göz evimiz vardı. Babam kapıcılık yapar annem el oyası işlerdi. Fakat ben böyle biri değilim. Yaşamak önemli benim için, hayat değerli zamandan söz bile açmayalım isterseniz dostumdur. Çocukken başıma gelen bir olayı anlatmakla başlamak istiyorum size kendimi tanıtmaya, anımsamakta zorluk çekiyorum ama yaklaşık olarak yedi yaşlarındaydım. Okulu asmaya başladığım zamanlar. Gerçi asmasak ne oluyordu ki, kar tatili, hocanın hastalanması ve olaylar olaylar babama yardım, bugün binanın temizliğine yardım, neyse konuyu çok dağıtmadan anlatım. Bir gün okula gidemedim. Babam binayı temizle dedi. Yaşımla bir olduğu için mi biliyorum binamız çatı hariç yedi kattı ve on dört daire ediyor bu durumda. Tabi bizim küçük odayı sayarsak on dört buçuk galiba, en üst kattan silmeye başladım aşağı doğru. Bildiğim duyduğum yarım yamalak türküleri şarkıları mırıldanarak siliyorum. Katlar indikçe bende döne, döne sona yaklaşmanın mutluluğu içinde dönüyorum. Elimde vilada şarkıcıyım sanki bir o yana bir bu yana hayaller içinde paspas altlarına kadar temizliyorum. Üçüncü kat beşinci dairede apartman yöneticisi olan Hulusi amca oturuyor. Eski emekli subay, çok sert bir adam. Babam bile daima ondan bahseder şöyle yaptı böyle yaptı diye. Her gün mutlaka bir hikâyesi anlatılır evde. Hele yan apartmanın kapıcısı Selma teyze ve kocası ali abi gelince. Üçüncü kat beş numaranın önündeyim. Silmeye devam ediyorum merdiven dairesini kaptırmışım kendimi oyuncuyum sanki sahnede ve televizyonda son seyrettiğim. İyi kötü çirkin filminin sahnelerini canlandırıyorum. Merdivene çıkıp atlarken paspas kovaya takıldı büyük bir gürültü ile teneke kova yere devrildi. Ben korkudan yere düştüm paspas başka yere, beş numaralı dairenin kapısı açıldı. Kapıda kocaman gövdesi ile Hulusi amca, ‘’ ne yapıyorsun sen salak çocuk’’ hayatımda duyduğum en acı hakaretti. Hızla geldi ve yakamdan tutup kaldırdı. Hakaretler ediyor. Ve gecikmeden okkalı bir tokat yanağımda. Tokatın sebebi, neden hediye paspasını ıslatmışım. Tabi zorluk başka bir şey bugünlerde düşününce daha iyi anlıyorum. Yokluk başka bir şey farkını iyi biliyorum. Sonra hışımla kapısını kapatıp evine geçti Hulusi Bey, ben ortalığı ağlayarak ve acı ile yoğrulmuş şarkılarla temizlemeye devam ettim. Velhasıl hayata güzel bakmayı öğrendiğim zamanlar o zamanlar. Ben şarkılar söylemeye devam ettim güldüm. Ağladım hayat devam ediyordu. Daha ciddi konular vardı. O gün içimden büyük dağlar geçti. Tırmanması zor, zirvesine çıkmak zafer kazanmak olan dağlar. Kızmadım Hulusi amcaya küçük aklımla belki çocukluğu çok kötü geçmiştir dedim. Biliyorum şimdi bir çocuğu yoktu Hulusi amcanın, aslında babamgilin söylediğine göre herkes terk etmişti Hulusi amcayı, evet yaşım bugünlerde otuz ve kendi çapımda az da olsa tanınmış bir yazarım. Aslında kendimden bahsediyordum geri döneyim. O gün Hulusi amcayı yaşamanın güzel olduğunu anlatmaya çalışmam gerektiğini düşünmüştüm tüm gece yatağımda kırmızı yanağımla, eve döndüğümden annem, babam, ablam sormuşlardı ne olduğunu, yaramazlığa vurdum merdiven dairelerini silerken düştüm dedim.

   İlk önce nerden başlayacağımı düşündüm epeyce, ta ki kendimden yola çıkmam gerektiğini fark edene kadar. Hayatta en sevdiğim şey çikolataydı. Hulusi amcaya çikolata götürmek geldi aklıma. Okuldan ayırdığım harçlığımla büyük bir çikolata aldım. Bana küçük çikolatada yetiyordu. Ama Hulusi amca kocaman adamdı. Ona yetmezdi en büyük çikolatayı aldım. Korku içerisinde kapısına bir not yazarak çikolata ile ekmek sepetine bıraktım. Zile basıp üst kata kaçtım. Notta ne mi yazıyordu. Merak ettiniz tabi,  ‘’Sizi mutlu edeceğine inanıyorum’’ yazmıştım. Üst kattan merdiven demirlikleri arasından kapının açılışını Hulusi amcanın etrafa bakışını, tepkisini göremeye çalışıyordum. Önce her zaman ki gibi kapıyı sert suratı ile açtı kimseyi göremeyince daha da sinirlendi. Homurdandı kendince, sonra ekmek sepeti gözüne takıldı. Büyük çikolatayı alarak notu okudu. Ve dalgın bir bakışla kapıyı kapattı. Bir süre daha bekledim, tekrar çıkar mı veya o da bir not koyar mı diye ve iyi ki beklemişim aradan geçen on beş dakika sonra kapı açıldı. Ve ekmek sepetine bir not koydu Hulusi amca, kapı kapanıp içeri girdiğinden emin olunca koşarak gidip aldım. Notta ‘’ özür dilerim’’ yazıyordu. Bunun üzerine her gün ekmek sepetine ya çikolata ya da şeker bırakıp bir şeyler yazıyordum. Gördüğünüz gibi bugün parkta birlikteyiz Hulusi amca ile çok yakın iki arkadaş olduk. Meğer her şeyi başından kestirip kötüye yormamak gerekiyormuş. Hulusi amca zor bir hayat geçirmiş, sinir hastasıymış ve tedavi görüyormuş, hanımı çocukları bunun yüzünden kendini terk etmişler. O günden beri hayata küsmüş Hulusi amca da ama artık daha iyi birlikte parka gidiyoruz. Beni okuldan alıyor, yürüyüş yapıyoruz. Ve bomba haberi henüz öğrenmediniz. Bakın şu kapıda bekleyenlere bunlar Hulusi amcanın çocukları ve torunları, Ve size son notum ‘’hayat yaşamayı sevince güzel’’… 

Okuma: 1257, Tarih: 27 Şubat 2017 Pazartesi
Copyright © 2017 muhammedtiyek.com Tüm Hakları Saklıdır.